Yüce Dinimiz İslam´a göre kardeşlik, aynı anne-babadan dünyaya gelenlere hasredilemeyecek kadar geniştir. Kardeşlik, aynı özden var edildiğimizi bilmektir. Kardeşlik, mümine muhabbet beslemektir. Yağmurun toprağa verdiği hayat misali birbirimize rahmet ve
Kardeşlik, Efendimiz (sav)´in, “Sizden biriniz kendisi için istediğini mü´min kardeşi için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş olamaz.” mesajı gereği, diğerkâmlıktır. Duyarlı olabilmektir kardeşlik. Efendimiz (sav)´in ifadesiyle birbirimize muhabbet, merhamet ve şefkat gösterme hususunda bir vücut gibi hareket edebilmektir. Türlü sıkıntılara, fitnelere, musibetlere, desise ve hilelere maruz kaldığımız şu günlerde birbirimizin hak ve hukukuna riayet etmek, hep birlikte Allah rızasını aramaktır kardeşlik.
Kardeşlik; “Birbirinizle üstünlük yarışına girmeyin. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah´ın kulları! Kardeş olun. Müslümanın kardeşine üç günden fazla dargın durması helâl değildir.” nebevî ifadesiyle, hangi şartta olursa olsun kardeşini yalnızlığa terk etmemektir. Kardeşlikte terk yoktur, sorumsuzluk, duyarsızlık yoktur. Kardeşlik, her şeyden önce kuru bir söylem değil, bir hukuk, bir hak, bir görev, bir iman ve ahlâktır.
İşte Ensar ve Muhacir, böyle bir kardeşliği bizzat yaşayarak ortaya koydular. Efendimiz (sav), asabiyet ve cehaletin, bağnazlığın, kör taassubun zincirlerini kırarak; dilleri, renkleri, gelenek ve görenekleri farklı olmasına rağmen iyilik ve takvada yardımlaşanlardan bütün insanlığa örnek bir kardeşlik toplumu meydana getirdi.
Müslümanlar olarak, Allah Resulü´nden devraldığımız bu ulvi mirası yüzyıllarca yaşattık. Asırlarca yeryüzünün muhtelif coğrafyalarında bu kardeşlik anlayışını diri tutarak bu günlere geldik. Dünyevi çıkarların, güç mücadelelerinin, Kutlu Nebi´nin, ardında bıraktığı bu örnek toplumu zedelemesine fırsat tanımadık. Bugün de kardeşlik duygularımızın ve gönüllerimizin onarılmaz yaralar almasına izin vermemeliyiz. Yüz yıllarca gönülleri bir, zihinleri bir, gayeleri bir kardeşlerin arasına ayrılık-gayrılık girmesine asla müsaade etmemeliyiz. Birbirine ülfet, muhabbet, samimiyet, ünsiyet beslemesi gereken gönüller, hırs, menfaat, bencillik, kin ve intikam ateşiyle kavrulmamalıdır. Yüreklerimizi dağlayacak, birlik ve dirliğimizi bozacak fitne ve fesat ateşleri körüklenmemelidir.
Müslümanlar olarak, “Mü´minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah´a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” ilahi emri gereği yıkıcı değil yapıcı; ayrıştırıcı değil, birleştirici olmalıyız. Fitneyi değil, ıslahı esas almalıyız. Bizi biz yapan değerlere sımsıkı sarılarak birliğimizi ve dirliğimizi korumalıyız. Rabbimizin bize talim buyurduğu şu duayı ağzımızdan düşürmemeliyiz: “Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.”