Çoğumuzda olmuştur. Her şeyin en iyisini ben bilir ve en doğrusunu ben düşünürüm fikrine kapılır, sabit fikir ve peşin hüküm çemberi içinde debelenip dururuz. Çemberin dışında kalan her şeye bazen mesafeli durup, bazen de reddederiz. Doğru bilinen yanlışlara iman eder, yanlışlar üzerinden doğruluğa pay biçeriz. Doğru ya da yanlışın imkan bulduğu bünyedeki yansıma, varsayımsal bir yanılgıdır. Yani doğru ya da yanlışa da mesafeli bir duruşu benimsemek daha akılcı bir davranış olur. Çünkü ikisinden de hiçbir zaman emin olamayız.
Anlamaktan ziyade, algının izdüşümü üzerinden konuşan insanlar için doğru ve yanlışın bir kıymeti yoktur. Çünkü algı,çoğu zaman yanılgı ile sonuçlanır. Yanılgı, insanı hüzne gark eder. Yanılgıdan kaynaklı hüzne gark olan bir birey,çoğu şeye olan inancını kaybeder. Hayatı maddi olanaklar üzerinden değerlendiren, çoğu değerden yoksun, hayatı ıskalayarak yaşayan, sanattan ve sanatın duygudaşlığına yabancı insanların söylediklerini susarak dinlerim. Ben sustukça coşar karşıdaki kişi. Anlattıklarının mutlak doğru olduğuna o kadar emindir ki, bir süre sonra küstahlaştığını fark ederim. Bu tür insanların yüzünde anlamsız bir gülümseme, suratında hafif bir kızarıklık, alnında dökülmeyi bekleyen boncuk boncuk ter vardır. Birinin, yanlışlarını yüzüne vurmasından çok korkar, korkaktır.
Hayatında şüphe vardır bu insanların. Hayata gri tonlar üzerinden bakarlar. Görünürde çok renkli kişilikleri vardır ama hep üzgündürler. Dilleri yumuşak, düşünceleri sert, ruhları kararmıştır bu insanların. Görünürde yardımsever ama hep şartları vardır. Gözlerinde riya, bakışlarında hainlik, davranışlarında menfaat vardır bu tür insanların.
Susmuş hala dinliyorum. Ve o anlatmaya devam etmekte... Şimdi hayatınızı film şeridi gibi gözlerinizin önüne getirin. Hayatın her alanında çok şeye yanıldığınızı göreceksiniz. Tabi yanlışta ısrar edecek bir ahmaklık içinde değilseniz.